Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

"Babalar" ve Babalar

  Ortalık yerde "baaabaa" dememeyi, bazı anlarda babamla yakın temasta bulunup sarılıp kucaklaşıp sevgi pıtırcığı olmamayı,"baba"yla ilgili tüm şeylerin kimi durumlarda dilsiz olması gerektiğini öğrenmem ilkokul yıllarıma denk geliyor.   İlk sıra arkadaşımdı; saçlarımı iki kuyruk yapmıştı annem, onun iki örgüsü ise bir yol gibi uzanıp düşüvermişti omuzlarına. Öğrendik ki sonra, Büşra minicikken kaybetmişti babasını. Annem sık sık tembihlerdi; Büşra'nın yanında; "baba" demek yoktu, babam ve ben tüm detaylara dikkat etmeliydik... Büşra'nın çocuk kalbinde yaşayan acısını bilememek yine de kenarından köşesinden o günkü aklımla yarasını sarmaya çalışmak öylece sürdü ilkokul ve ortaokul yıllarımda.      Zamanla hayatımda babasını kaybeden çocuklara hep yenileri eklendi; her seferinde daha çok sarıldım babama, yüzündeki tüm detayları kaydetmeye çalıştım, bazen gözlerimi kapatıp sesini dinledim sessizlikte. Büşra ile ilk kez deneyimlediğimiz kura

"Biz" Dili

  Uzun zaman oldu yaz(a)mayalı. O kadar çok şey bekliyor ki kafamın içinde yazılmayı bekleyen. Zaman geçtikçe birbirlerini sıkıştırıp zarar verecekler endişesiyle, küçük notlarla geçiştirmeye çalışıyorum ama çok işe yaradığını düşünmüyorum. Yazmayınca doluyorum, doldukça bir ağırlık basıyor; itiş kakış zihnim içinde fırsat kolluyorum elime kalem kağıt almak için. Bu da öyle bir yazı; ne zamandır ekliyorum, çıkartıyorum kendi kendime; henüz tam layığını buldu mu bilmiyorum. Yine de çok beklemeden dökülsün satırlara dedim, aldım sazı elime.   Yakın zamanda kendimde keşfettiğim bir şey bu; 1. tekil kişiye ait eklerden bilinçsizce uzak duruyor(muş)um. Yakınımda, civarımda, sağımda, solumda rastladığım insanların " benim ev, benim araba, benim çocuk, benim hanım, benim koca, benim MUTFAK, benim BANYO(!), benim sokak vb." tamlamalarıyla bezenmiş cümlelerini duyduğumda bu konuyla ilgili farkındalığım su yüzüne çıkmış oldu.   Geçenlerde Kadir'le olan birlik

"Konservatuarlı"

  Duyduk ki Hasan TANILMIŞ bir uğraşı içindeymiş; kitap çıkarma hazırlıkları sarmış dört bir yanını... Biz de hemen müdahil olduk konuya tabii, eksik kalmadık.    Çocukluk ve gençlik yıllarında güzel anılar paylaştığın arkadaşların, dostların tadı sonradan pek bulunmuyor; o zamanın safiyane hali, onlarla olduğun her an yeniden gelip alıveriyor seni içine. Hayat koşturması içinde iki arada bir derede bulursak birbirimizi, yine aynı şeylere gözlerimizden yaşlar akana kadar gülüyoruz, yine aynı şeylere üzülüp, aynı şeylere sinirleniyoruz... Tamam diyoruz, bakıyoruz "temcit pilavı gibi"ye gidiyor iş, bahsetmeyelim artık yakışıyor mu hiç bize dedikodu yapmak diyoruz ama sonra yine yeni yeniden... Bu paragrafa tanıdık olanlar yorum bıraksınlar lütfen :))   Hasan'la sohbetimizde tüm bu detaylara takılmamaya çalıştık; yine çok güldük, çok eğlendik... Sanat, sanatçı söz konusu madem; paylaşsak ya dedik.    Keyifli okumalar efendim... İrem:Hasan, biz